21 Kasım 2016 Pazartesi

ABDÜLHAMİD HAN DUASI


Allahım helal etmiyorum!

Şahsımı değil, milletimi bu hale getirenlere, hakkımı helal etmiyorum!
Beni, benim için lif lif yolsalar, cımbız cımbız zerrelerimi koparsalar, sarayımı yaksalar, hanümanımı, hanedanı...mı söndürseler, çoluğumu gözümün önünde parçalasalar helal ederdim de Sevgili’nin (Salallahu Aleyhi ve Sellem) yolunda yürüdüğüm için beni bu hale getiren ve milletimi ateşe atan insanlara hakkımı helal etmem!

Allahım! Mukaddes isimlerine kurban olduğum Allahım!

Ya Âdil!

Bana “Kızıl Sultan” adını takan ve devrilmem için ellerinden geleni yapan Ermenileri, şimdi beni devirenlere parçalatıyorsun!

Bu cellatları da, kim bilir, kimlere parçalatacaksın?..

Fakat yâ Rahman!..

Adaletinle tecelli edersen hepimiz kül oluruz!
Bize acı!
Resûlünün, Sevgilinin, Kainatın Efendisinin nurunu kaydeder gibi olduğu için bu hale gelen millete, rahmetinle, fazlınla, lütfunla tecelli et!

Yâ Kâdir!

Kundaktaki yavruyu gagasına almış, kaçıran leş kuşunu düşürüp çocuğu kurtarmak ancak senin kudretine sığabilir. Leş kuşlarının gagasında kundak çocuğuna dönen milletimi kurtar Allahım!

Ya Ma’bud !..

Ömrümde tek vakit farz namazı kaçırdığımı hatırlamıyorum!

Ama tek vakit namazım olduğunu iddiaya da nefsimde kuvvet bulamıyorum!..

Huzurunda eğileceğime kaskatı kalıyorum ve duada ruh teslim edeceğime yatağımda kıvranıyorum! Sana kulluk gösteremeyen bu kulunu affet Allahım!
Eğer, yılları tesbih dizisince süren hükümdarlığımda Seni bir kere anabildim, Resûlüne bir an bağlanabildimse, duamı, o bir kere ve bir an yüzü suyu hürmetine kabul et!

Yâ Sübhan! Şu titrek elleri, Kıyamet gününde sana “Ümmetim, ümmetim!” diye yalvaracak olan Habibinin eteğinde, şimdi “Milletim, milletim!”diye dilenen bu ihtiyarın duasını geri çevirme! Milletimi evvelâ “Ba’sü ba’de’l-mevtsiz” bir ölümle yok etmeye götüren sahte kurtarıcılar ve sahta kurtuluşlardan kurtar; ve ona bir gün gelecek kurtarıcıları, gerçek kurtuluşu nasib eyle!..

Benim artık bu dünya gözüyle görebileceğim hiçbir saadet ümidim kalmadı.

Bari felâketi olsun bana daha fazla gösterme Allahım!

Ayakta duramaz, haldeyim!

Vadem ne gün dolacak Allahım?.. “

AHMET VEFİK PAŞA'NIN MUHTEŞEM CEVABI



Fransa Kralı III Napolyon’un, Paris’te Osmanlı Devleti Büyükelçisi olarak bulunan Ahmet Vefik Paşa ile konuşması esnasında bir ara alaylı bir şekilde “Sen kendini Yavuz Sultan Selim’in elçisi mi zannediyorsun?” demesi üzerine Ahmet Vefik Paşa’nın da büyük bir hazır cevaplıkla: “Öyle olsaydım, siz Fransa’da imparator olarak bulunamazdınız” cevabını vermiştir..

4 Kasım 2016 Cuma

TÜRBEDAR İLE ABDÜLHAMİD HAN HAZRETLERİ


Abdülhamid Han zamanında, Yavuz Sultan Selim’in türbesine bakan fakir bir insan vardı. Hizmetkâr, çok şiddetli geçim darlığı sebebiyle 

sıkıntılı anlar yaşamaktaydı.Yine çok sıkıntılı olduğu bir zamanda, 
dayanamayarak süpürgenin sapını sandukaya usulca tıklattı. "Ey koca sultan, sen ki Yavuz Sultan Selim, zamanında cihanı titretmişsin kaç yıldır şu fakir halimle hizmeni görmekteyim ama bir himmetini görmedim. Bak türbedarın mahcup oldu."
Ertesi gün olmuştur türbe temizlenip ziyaret için hazırlanmıştır. Türbe kapısında bir fayton durur türbedara "Türbedar sen misin?" diye sorar Türbedar: Hayırdır beyim 
-Sultanımız seni çağırıyor 
Türbedarın eli ayağına dolanır çünkü Sultan Abdülhamid Hanın karşısındadır. Abdülhamid sorar Dedem Yavuz Sultan Selimin türbedarı siz misiniz? 
-Evet hünkarım 
Söyle bakalım dedemin türbesinde ne oldu? 
Türbedar heyecanla sandukaya vurduğu süpürgenin sapını hatırlar Sultanım hanım hamile 3 gündür kiraz istiyor alamadım en sonunda dün de elimdeki süpürgenin sapıyla sultanımızın sandukasına vurdum ve onun himmetini istedim. 
Abdülhamid Han durumu anlar ve der ki: Şimdi anlaşıldı sen dün dedemin sandukasına vurmuşsun, oda sabaha kadar başıma vurdu. Sabaha kadar neden bizim türbedarımızla ilgilenmezsin diye sordu al şu bi kese altını ihtiyaçların için kullan. Türbedar mahcup bi şekilde: Emredersiniz hünkarım Allah sizden razı olsun. Abdülhamid Han türbedarı sevindirmenin mutluluğunu yaşarken ağzından şu kelimeler çıkar;
Cümlemizden insallah cümlemizden.

YAVUZ SULTAN SELİM İLE ŞAH İSMAİL ARASINDAKİ DİYALOG

Sanma şahım herkesi sen sadıkane yar olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyar olur
Sadıkane belki ol alemde bir dildar olur
Yar olur ağyar olur dildar olur serdar olur


Yavuz Sultan Selim Han bu beyiti Şah İsmail'e yazmıştır. Gelelim Hikayesine ;
Yavuz şiire, edebiyata ve satranç oynamaya meraklı biridir. Aynı şekilde Şah İsmail'de de bu özellikler vardır. Sarayında ünlü şairleri barındırır ve çok iyi satranç oynar. Bunu bilen Yavuz Şahın şahın bu özelliğinden yararlanmak ister. Tebdili kıyafetle (gezgin bir abdal kılığında) şahın ülkesine gider. Hanlarda , Kervansaraylarda satranç oynayarak önüne geleni yener. Haber şaha ulaşır. Şah der ki çağırın birde benimle oynasın. Yavuz Şah'ı da yener. Şah sinirlenir ve Yavuz'a der ki: " sen edep nedir bilmez misin? Hiç şahlar mat edilir mi?" Elinin tersiyle Yavuza bir tokat atar. Şahın kızdığını anlayan Yavuz onu yücelten şiirler okumaya başlar. İşte şahın huzurundan ayrılırkende bu şiiri okur. Ancak Şah İsmail hala onun Yavuz Sultan Selim olduğunu anlamamıştır.
Yavuz yediği tokatın acısını unutmaz. Birkaç sene sonra Çaldıran'da Şah İsmail'i yener ve ona bir mektup gönderir. Mektupta o günkü tokadın acısını aldığını söyler ve ilave eder: " atacaksan tokatı böyle atacaksın. "

HASAN SABBAH FEDAİLERİ

Hasan Sabbah yalçın bir dağın tepesindeki bir adam.Kartal yuvası bir kalede oturuyor. Alamut kalesinde. Krallıkları deviren adalet dağıtan, dehşet saçan bir adam. O zamanın Selçuklu Sultanı Selahattin bu Hasan Sabbah’ın peşine kelle avcılarını göndermiş. Hasan Sabbah’ın kellesini istemiş. Gel zaman git zaman Hasan Sabbah’ın elçisi Sultana gitmiş saraya.Elçi gelmiş, Demiş ki, “Sultana bir lafımız olacak” 
Sultan “Buyur söyle” demiş. Elçi bakmış şöyle, Demiş ki “Bu kalabalık olmaz”. Sultan kalabalığı göndermiş. Elçi demiş ki “bu korumalar da gitsin lafım sana” demiş.


Sultan iyice merak etmiş korumaları da göndermiş.O zaman elçi sultanın yanındaki iki kölemen korumaya bakmış.Demiş ki; "Onları da gönder". Sultan demiş ki; "Onları göndermem. Onlar benim oğullarım, en çok onlara güvenirim. Biz üçümüz bir kişiyiz" demiş. "Hadi söyle yahut da git." O zaman elçi o iki kölemen korumaya dönmüş ve demiş ki; O zaman size kılıçlarınızı çekin ve hükümdara kıyın desem ne yaparsınız?” İki adam tereddüt bile etmemiş, “Emrin olur” demiş. Bunun üzerine elçi arkasına bile bakmadan çekip gitmiş. Ertesi gün Sultan Selahattin Hasan Sabbah’ın peşine gönderdiği kelle avcılarını geri çağırmış.
İşte o zaman Hasan Sabbah’ın yaptığını şimdi fetö genelkurmayda yapmıştır ama inşallah hepsini temizleyeceğiz Allahın izniyle

IRA ÖRGÜTÜNÜ ABDÜLHAMİD KURDU


İngilterenin bir İrlandalılar sorunu vardır.Abdülhamid ingilterenin Osmanlı imparatorluğu üzerindeki oyunları görünce 2-3 gemi erzak gönderir ve irlandalıları kendine çeker. Bilindiği gibi Abdulhamit han müthiş bir istihbarat ve teşkilatçılık kaabiliyetine sahiptir.

İşte Abdulhamit bu kaabiliyetini kullanarak,İRLANDA KURTULUŞ ÖRGÜTÜ(İRA) kurar. bizzat kendisinin önerdiği adamları ira'nın önemli yerlerine getirir.. teşkilatçılık ve istihbarat hakkında yardım eder. ingiltere kralının sabah kahvaltısında janbon ve şarap içtiği, hangi kitapları okuduğunu, kraliyet ailesinden bile saklanan bilgilere ulaştığı hesaplanırsa Abdülhamitin kurucusu olduğu IRA ya müthiş desteği olmuştur...İRA ingilizlerin içine sokulmuş bir nifaktır.2.Dünya Savaşına gelindiginde İngiltere ,İRA yüzünden hareket edemez hale gelmiş ve onun Dünya hakimiyetinin sebebi olan Büyük ve Hint okyanusundaki sömürgeleri birbir Japonların eline geçmiştir.
Kuşçubaşı Eşref'in ise Lawrence'a verdiği bir cevap unutulmayacak türden: "Lawrence, kazandığını sanıyorsun. Fakat henüz hiçbir şey bitmedi. Hükümetinin başına öyle sıkıntılar salacağız ki, 2 Asır uğraşsanız bitiremeyeceksiniz."

VAHDETTİN HAİN Mİ?


Ne büyük adamdın Vahdettin. Sana namertlik edene bile karşı MERTTİN. Anlatan, Osmanlının çöküşünde yaşamış son Osmanlı Şeyhülislamıdır. Görmüş yaşamış ve hatıralarda şunu anlatmıştır;

Evladım, Vahdettin çok fakirlik çekti sürgünde. Hele sürüldükten sonra çok fena zulüm çekti. Devlet hazinesinden hiç bir şey almamış. Elinde olanları bile iade etmişti. Halbuki 2,3 tane mücevher alsaydı. HAYATI BOYUNCA HEM KENDİ HEMDE AİLESİNİ RAHAT İÇİNDE YAŞATIRDI AMA ALMADI. İŞTE OSMANLININ BÜYÜKLÜĞÜDUR BU EVLADIM.
(kaynak:ali ulvi kurucu/hatıralar/2.cilt/s35)

KÜRŞAD VE ARKADAŞLARI

Kürşad ve arkadaşlarının planı: Çin imparatoru esir edilerek Türk topraklarına kaçırılacak‚ sonra Çin egemenliğindeki Türk toprakları ve Çin sarayındaki Türk soyluları ile değiştirilecekti. Çin imparatoru kılık değiştirerek her gece başkent Çangan´da dolaştığı Türkler tarafından haber alınmıştı. İmparatorun bir sokak baskınıyla esir edilmesi kolaydı. Ancak baskının kararlaştırıldığı gece fırtına ve sağnak yağmur patlak verdi‚ imparator saraydan çıkmadı. Kürşad geçikilirse harekatın duyulup esir Türklerin kılıçtan geçirilmesinden korktu. Buna bağlı olarak‚ 39 arkadaşı ile Çin sarayını bastı. İsyancı 40 Türk kahramanı pek çok Çinli askeri öldürdü. Ancak sayı olarak başa çıkamayacakları için geri çekilmeye başladılar. Kürşat sağ kalanlarla birlikte saraydan Vey ırmağından geçerek Ötükene gideceklerdi. Ancak şiddetli yağmur köprüyü parçalamıştır artık Kürşat ve çerileri kapana kısılmıştır ve Çinlilerle son kez çarpışırlar, binlerce Çinliye karşı Kürşat ve belki 10 belki 20 çerisi vardır. Ve çarpışmanın sonunda çeriler şehit olmuştu, en son Kürşat’ta şehit olmuştu ancak atının üstünde kılıcıyla, KÜRŞAT ÖLMÜŞTÜ FAKAT YENİLMEMİŞTİ…

ABDULHAMİDİN PETROLLERİ


Herkes ata binip bisiklet sürerken ABDÜLHAMID yeni bir kaynak olan petrolün geleceğini gördü ve harıtasını çizdirmişti. Şimdi ise Türkiye'nin doğuda aradığı petroller bu HARITA ILE KEŞFEDILIYOR. Bu bi fantastik olay değildir. 

En önemli yatakların ise Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı etrafı, Sinan, Batman Çayı etrafı, Dicle bölgesi, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt, Botan Çayı etrafı, Habur, Fındık, Cizre, Habur Çayı etrafı, Bitlis Çayı kıyısı ve Hakkâri (Çölemerik)’de olduğu kaydediliyor.

ABDULHAMİDİN AKLI

Ermeni ve yahudiler Abdülhamidı protesto etmek ister, paşa bunun kesinlikle yasaklanmasını söylesede Abdülhamid kabul etmez. Çünkü aklinda dehşet bı stratejı vardir. Bu protestonun olacağını önceden haber alan Abdülhamid aynı güne davulcuların protestosunun dek geldiğini görür. Nitekim davulcularda maaşlarının az geldiği için protesto etmek isterler ve Abdülhamıd emrı verır. Büyük strateji oyunu başlar. Ermeni ve yahudı gösterıcıler ıle davulculari taksıme yönlendırır. İki grup birleşince daha bi fazla coşarlar taki ABDÜLHAMID HANİN casuslari devreye gırene dek. Abdülhamidın 5 ermeni kılığında 5 davulcu kılığında toplam 10 casusu göstericilerin arasına girerler. gösterının en coşkun aninda plan gereği bırbırlerıyle dövüşürler. Bunu gören diğer göstericilerde kavga var diye onlarda dalar ve Abdülhamidin casusları aradan çekılıp abdülhamidin verdiği görevın sonucunu zevkle ızlerler. Gösteri böylece dağılır ;)

İSMİNİ SULTAN ABDÜLHAMİD'DEN ALAN KENYA'NIN "SULTAN HAMUD" ŞEHRİ


Ünlü gazeteci Hikmet Feridun, başkent Nairobi'den kıyı kenti Mombasa'ya giden tren yolu güzergahındaki duraklardan birinde indiği yerin Sultan Hamud olduğunu öğrenince bu ismin kime ait olduğunu sorar.. Osmanlı Padişahı Sultan Abdülhamid dediklerinde "Osmanlı buralara gelmedi ki, onun ismi burada ne arasın.." der. Bunun üzerine oradakiler Türk gazeteciyi bir müftüye götürürler.. Müftü anlatılanın doğru olduğunu söyler ve başlar anlatmaya: 

"Bu şehir yeni kurulurken yapılan tren yolunda çalışan müslüman işçi ve köleler burda bir cami yapmaya karar vermişler fakat paraları yetmeyince İstanbul'dan istemişler.. İstanbul'dan gönderilen para ve malzemelerle camiyi inşa edip adını da Sultan Abdülhamid koymuşlar.. Zamanla cami etrafında oluşan kasabanın adı da Sultan Hamud olarak kalmış.."

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN ABD'DE POSTERİ

ABD Kongresinde Sultan Süleymanın Portresi Bulunmaktadır. Dünyanın en büyük kanun yapıcılarının yer aldığı 23 isimden biridir benim ATAM KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN ;)

TALAS SAVAŞI


Talas Savaşıydı kaçıyordu Müslümanlar, kovalayan durdurulamayan Çinliler. Düşmüştü İslamın yenilmez bayrağı düşürmüştü

çinliler. Hızla geriye giderken müslümanlar, büyük bi gururla izliyordu zaferini çinli komutan Kao Sien-tche. Aldı İslam bayrağını attı yere. Atına ezdirecekti. Allah yazan bayrağı.Taaki sırtına saplanan bi oka dek. Bu okda neydi? Olamaz bu ok türklerin okuydu.
Ve bir ses geldi sağdan türklerden sağdan geliyor
komutanım ve bir ses daha türkler soldan geliyor komutanım. Kıskaca alınmıştı çinliler yerle bir ediyordu Türkler. Düşmemişti İslamın bayrağı düşürmemişti Türkler. Gözlerini kaparken dünyaya çinli hükümdar anlıyacağinı anlamıştı.
Plan büyüktü Gerçekten. Nemiydi plan?
Türkler ile Araplar önceden görüşmüştü. Türkler
aslında o zaman müslüman olmuştu. Araplar
saldırmış ve yenilmiş gibi yapıp kendilerine
çektiler. Sağda ve solda saklanan Türkler ise meydana çıkıp çinlileri yerle bir etmişlerdi.
ASLİNDA UYGULANAN HILAL TAKTIĞIYDI. BUNU ARAPLARA ÖĞRETEN ISE SAVAŞTAN ÖNCE MÜSLÜMAN OLMUŞ TÜRKLERDİ ;)

MEHDİNİN ORDUSU TOPLANIYOR



Mehdinin ordusu Istanbulda toplanıyor. Hemde büyük savaş için yani 3. DÜNYA SAVAŞİ IÇIN.
NASIL MI?
Islamın 5 önemli başkenti vardır. Ve bunların 4'ü işgal edilmiş durumda bunlar:
Şam
Bağdat

Kahire
Kudüs
Şimdi ise tek bi şehir kaldı. Eğer o da işgal olursa Islam biter. İşte o şehir İSTANBUL.
Bunu bilen Şam, Kudüs, Kahire, Bağdat ve dahi diğer şehirlerin şeyhleri Istanbula akın ediyor. İstanbulda dergahlar açıyorlar. Bunlar genellikle fatih bölgesinde toplanıyorlar. Çünkü onlarda biliyor ki kudüsu feth edecek ordu Istanbuldan kalkacak. İşte onlarda hem bu orduya dahil olmak, hemde davamıza omuz vermek için Istanbula akın ediyorlar. İnanın çok büyük bi savaş başlayacak. Bu yaşananlar o olacakların ayak sesidir. Eğer görürsek bizide Mehdinin ordusunda olmayı nasip eyle Rabbim AMİN..

MALAZGİRT SAVAŞI

Kaçıyordu Türkler. Türkleri kovalayan ise 2 kat ordusu ile bizans ordusu. Yer malazgirt, yıl 1071 ordunun başında Alparslan ama gel gör ki Alparslan ordunun başında olmasına rağmen kaçıyordu Türkler. Bizanslı kral, Türkleri hele Alparslanı gözünde büyüttüğünü düşündü, ve topladı ordusunu düştü kaçan ordunun peşine. Türklerin soylarını kurutacaktı. Arkada bizanslılar önde Türkler bi kovalamaca gidiyordu. Fakat bi anda durdu Alparslan, ve ordusunu çevirdi atlarını gerisin geriye çevirmişti ne oluyordu böyle. Bi anda sağdan bi ses geldi; Türkler geliyor efendim ve soldanda bi ses; Türkler geliyor efendim. Ne oluyordu böyle. Yoksa düşündüğümü idi. Metehanın bulup Türklere öğrettiği taktik, yoksa bu uygulanan hilal taktiğimi idi. Evet bu uygulanan hilal taktiği idi. Kıskaca alınmışlardı bizanslılar. Adeta yok edililiyorlardı kendilerinin yarısından daha az sayıda olan Türkler tarafından artık herşey bitmişti. Anadolu kaybedilmişti. Çinlilere zulüm olan Türkler şimdi ise bizansa ve haçlılara zulüm olmaya gelmişti. ASIL SAVAŞ ŞİMDİ BAŞLIYORDU.

KRAL FAYSAL BİN ABDÜLAZİZ


Kral Faysal bin Abdülaziz, Kudüs ve Filistin toprakları üzerindeki İsrail işgaline karşı, Müslüman halkları cihada çağırdığında takvimler 1969’u gösteriyordu. Suriye ve Mısır bu çağrıya cevap vererek 1973’de Kudüs’ün işgalden kurtarılması için Arap ülkelerinin yardımını da alarak 1973’de İsrail’e savaş açar. Suudî Arabistan, batıya akan petrol vanalarını kapatır ve tüm dünyada “petrol krizi” baş gösterir.

Krizi görüşmek ve çözüme kavuşturmak üzere ABD Dışişleri bakanı Henry Kissinger, Suud Kralı Faysal’ı ziyarete gider. Görüşme, kralın sarayında değil, sahranın ortasında bir çöl çadırında gerçekleşir. Misafirine karşı pek de konuksever davranmayan Kral Faysal’ın sofrasında hurma ve deve sütü vardır. Kissinger’in “Eğer ambargoyu kaldırmazsanız biz de petrol kuyularını vururuz!” tehdidine karşı Kral Faysal, tarihe geçen şu cevabı verir: “Tabii ki petrol kuyularımızı bombalayabilirsiniz. Fakat unutmayınız ki, biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşıyorduk, yine öyle yaşayabiliriz; ancak artık siz petrolsüz yaşayamazsınız.”
Bu olaydan kısa bir süre sonra Kral, kendisiyle aynı ismi taşıyan yeğeni tarafından hem de kendi sarayında, kafasına sıkılan iki kurşunla öldürüldü. Katil yeğen Faysal bin Musaid, Amerika’da kolej ve üniversite eğitimi görmüştü. Önce akli dengesinin yerinde olmadığı söylendi ise de sonrasında idam edildi.
Kral Faysal’ın öldürülmesinden sonra petrol vanaları açıldı ve petrol krizi sona erdi. İsrail, Amerika’nın da yardımı ile Suriye ve Mısır’a karşı yürüttüğü savaşı kazandı. Kudüs işgalden kurtarılamadığı gibi Filistin toprakları da peyderpey eriyip gitti. 1975 tarihinde gerçekleşen bu suikasttan sonra hiçbir Suud kralı, sarayından çıkıp da çölde yaşamayı göze alamadı. Hurma ve deve sütü ise mükellef saray sofralarının nostaljik birer katığı olarak kaldı. Batıya akan petrolün vanası ise hiç kapanmadı.

TÜRKLERİN SOYU


Hz Nuhun oğlu yafesin 11 çocuğundan biriydi tuva. Tarih onları Tuva Türkleri olarak yazmıştı. Türklerin asıl tarihi onlarlada başlamıştı. Ve onların bulundukları yer kendi adları ile anılırdi. Tuva bölgesi tuva vadisi derlerdi.

Peki biz tuvayi nerden hatırlıyoruz?
Tabiiki kurandan. Hani ne buyurmuştu ALLAH
"(Ey Musa) pabuçlarini çıkar. Çünkü sen kutsal vadide TUVA'dasın"(taha süresi12. Ayet)
1000 yıl boyuncada ıslam sancagi hep bizde durdu. Kutsanmis millet miydik? Kim bilir belkide tekrardan o bayrak bize verilecek. Ve mehdinin ordusunda bulunan tuvanin milleti elbet eskisi gibi bi kutsanmislikla tüm küffara tekrardan diz çöktürecek. Ama bunun için tekrardan kutsal olmamız lazım. Kutsalımız olarak ıslami tekrardan yüceltmemız lazım. Meydanları doldurduğumuz kadar camileride doldurmamız lazım. Ve ben inanıyorumki ne zaman tekrar kutsalimiza sahip çıktık ışte o zamanda ALLAH Bize ve öyleki bizim bastığımız yerlere bile sahip çıkarak. Ey musa pabuçlarini çıkar sen kutsal bi vadide tuvadasin diyecek.

İSMET İNÖNÜ GERÇEĞİ


Başbakan İsmet İnönü, Mustafa Kemal'in rahatsızlandığı 1935'te Halk Fırkası'nın tüzüğünü ve yapısını değiştirmek üzere herekete geçer. Partinin en etkili ismi Recep Peker'i, Avrupa'daki partileri incelenmesi için yurt dışına gönderir. Peker, yeni yapılanma için örnek alınacak iki partiyi incelemiş ve raporunu İnönü'ye ulaştırmıştır. Bu partiler Avrupa'da Kutsal Roma İmparatorluğunu yeniden kurmak üzere yola çıkan Hitler'in Nazi Partisi ile Mussoli'nin Nasyonal Faşist Partisi'dir.

1938'de İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçilir. Halk Fırkası Kongresi toplanır ve İnönü'yü Milli Şef ian eder. Milli Şef; Adolf Hitler'in kullandığı Führer ile Mussolini'nin ünvanı İl Duce'nin Türkçe karşılığıdır.

İNGİLİZ ELÇİSİ SİR FLİP KURİNİN PİŞMANLIĞI

Ermeni olaylarının cereyanı sırasında Sultan İkinci Abdülhamid’e şiddetle kirli propagandalar saldırılar olmaya başlamıştı. İngiltere Dışişleri Bakanlığı Sir Flip Küri'yi elçi olarak İstanbul'a yollamış Abdülhamid'i halka kışkırtıyordu. Bunu gören Abdülhamid bir gün İngiltere Elçisini yemeğe davet eder. Yemek bittikten sonra Abdülhamid elçiye bahçede gezinti teklifi eder ve bahçede Abdülhamid tüm doğrularıyla elçiye her şeyi anlatır bütün bunların İngiltere'nin oyunları olduğunu anlatır. Davet biter ve Sir Flip Küri arkadaşına şunları söyler; Ben der saraya Abdülhamid düşmanı ondan nefret eden biri olarak geldim ama şimdi ona hayran ve kendi milletime düşman olarak ayrılıyorum der ;)

ADNAN KAHVECİ

Adnan Kahveci, birinci olarak mezun olduğu Kabataş Lisesinden sonra üniversite sınavında Türkiye birincisi oldu. 1983 yılında Anavatan partisinin kurucuları arasında yer aldı. Askeri rejim tarafından aşırı dinci bulunduğu gerekçesiyle milletvekili olmasına izin verilmedi. Başbakanlık Danoşmanlığına atandı. 1987'de milletvekili seçildi, Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazineden sorumlu Devlet Bakanı oldu. İslam Ekonomisi üzerine çalışmalar yaptığı bilinen Kahveci, daha sonra Maliye Bakanlığına atandı. Turgut Özal'ın Çankaya'ya çıkmasıyla ANAP'ın liderliğine hazırlanmaya başladı. İslam Ekonomisi ve Kürt Sorunu hakkındaki çalışmalarına devam ederken, 5 Şubat 1993'te Bolu-Gerede'de trafik kazası geçirdi ve hayatını kaybetti. Merhum Kahveci'nin aracı normal yaydan çıkmış, tabelanın yönlendirilmesiyle ters istikamete geçmişti. Gazeteci-Yazar Şamil Tayyar'ın PUSU isimli kitabında verdiği bilgiye göre kazdan sonra yol yapım firmasının sorumlusu Honduras'a tayin edildi. Honduras, Türkiye ile "Suçluları teslim etme" anlaşması imzalamamış ülkelerden biriydi.